10871,08%0,16
41,93% 0,00
48,62% -0,43
5364,96% 0,70
8944,84% 0,00
Uzman Klinik Psikolog Beldem Sekban, meme kanserinin yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve ruhsal yönleri olan bir süreç olduğunu belirtti. Tanı anıyla birlikte başlayan bu yolculuğun, tedavi tamamlandıktan sonra da psikolojik etkilerini sürdürebileceğini ifade etti. Sekban, tanı sürecinin yönetiminin hastanın psikolojik durumunu doğrudan etkileyebileceğine dikkat çekerek, kişinin bu tanıyı psikologdan veya aile üyelerinden değil doktorundan öğrenmesi gerektiğini vurguladı.
Klinik Psikolog Beldem Sekban, meme kanseri tanısı alan bireylerde ilk aşamada genellikle şok, korku, üzüntü, inkâr ve çaresizlik gibi duyguların görüldüğünü belirtti. İlerleyen dönemde ise depresyon, anksiyete, öfke, beden imajında değişiklik, kadınlık algısında değişimler, dişilik özelliklerini kaybetme korkusu, cinsel yaşamın etkilenmesi, eş, aile ve çevre ile olan ilişkilerde değişimler ve ölüm korkusu gibi psikolojik etkilerin ortaya çıkabildiğini ifade etti.
Psikolojik desteğin sadece profesyonel yardımdan ibaret olmadığını belirten Sekban, aile, arkadaş çevresi, iş ortamı ve hobi gibi sosyal desteklerin de bu sürecin ayrılmaz parçaları olduğunu ifade etti. Kişinin hayatındaki bu destek unsurlarını 'kaynaklar' olarak tanımlayan Sekban, kaynakların içsel ve dışsal olarak ikiye ayrıldığını açıkladı. İçsel kaynaklar arasında kararlılık, yardımseverlik, kendi ayakları üzerinde durabilme becerisi gibi özellikler yer alırken, dışsal kaynaklar arasında aile bireyleri, arkadaşlar, evcil hayvanlar ve iş ortamı bulunuyor.
Psikoterapiye başlama sürecinin bireyden bireye değiştiğini belirten Klinik Psikolog Beldem Sekban, genellikle 6-7 ay sonra terapiye başlamanın daha uygun olabileceğini ifade etti. Bireylerin olumsuz yaşam olaylarıyla başa çıkmalarını sağlayan doğal bir psikolojik sisteme sahip olduklarını, terapiye erken başlamanın ise bu doğal baş etme sürecini olumsuz etkileyebileceğini söyledi. Ancak kişinin intihar riski varsa, tanı almadan önce zaten devam eden bir psikiyatrik süreci varsa ya da kişi psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu belirtiyorsa, bu gibi durumlarda psikoterapiye daha erken başlanması gerektiğini vurguladı.
Terapinin temel amacının bireyi sadece iyi hissettirmek olmadığını belirten Sekban, "İyi hissetmek, iyileşmek anlamına gelmeyebilir. Terapide esas hedef, kişinin başa çıkma becerilerini güçlendirmek ve duygusal sürecini sağlıklı şekilde yönetmesine yardımcı olmaktır" dedi. Bu süreçte kişinin stres seviyesi, baş etme stilleri, duygularını tanıma ve ifade edebilme becerileri üzerine çalışıldığını, terapi sürecine eşlik eden başka ruhsal problemler varsa onların da ele alındığını ifade etti.
Kanser tanısı almış bir bireye destek olmak isteyen yakınlar için de önerilerde bulunan Sekban, bu süreçte kişisel yaşanmışlıkları paylaşmaktan, durumu dramatize etmekten ve aşırı pozitif söylemlerden kaçınılması gerektiğini belirtti. Son olarak, meme kanseri sonrası psikolojik sürecin yönetiminde bireyin kendi ihtiyaçlarına duyarlılık göstermesinin büyük önem taşıdığını vurgulayarak, "Kişi, kendi ihtiyaçlarını fark edip bu doğrultuda adım atarsa, iyileşme süreci de o ölçüde sağlıklı ilerler" dedi.